
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
![]() |
GİZEMLİ DİYARA YOLCULUK GAP TURU
Sizlerle bu yazımda; Yapmış olduğum GAP Turu’nda gözlemlediklerimi paylaşacağım. Gaziantep ile başladığımız bu seyahatte ilk olarak; sular altında kalan Zeugma Antik Kenti’nden ele geçen, tarifsiz güzellikteki taban ve duvar mozaiklerini gördüğümüz, Gaziantep Müzesi’ni ziyaret ettik. Bu tarifsiz deneyim; eski taş ve ahşap işlerin yer aldığı, Gaziantep’in en eski mahallelerinden biri olan Bey Mahallesi ile sürdü. Görenleri dokusuna hayran bırakan bu mahallede bir başka dikkat çeken güzellik ise; mimari örneklerdi. Antep evleri; mimari dokuları ve yaşanmışlık hisleri ile görenleri adeta tarihe tanık eden yapılardır. Yaşadığımız bu mimari ve görsel deneyim; yorgunluğumuzu atmak üzere ziyaret ettiğimiz eski bir Ermeni konağı ile sürdü. Bu yöreye özgü bir tat olan Menengiç Kahvesi’nin keyfi hiç bitmesin istedim. Elbette bu yöreye özgü lezzet deneyimimiz bununla sınırlı kalmadı ve muhteşem Gaziantep yemekleri ile midemiz bayram etti. Yeme - içme konusunda zengin çeşitlere ev sahipliği yapan Gaziantep’te bir de “Kethüdazade Göğüs İbrahim Paşa Konağı” olarak da bilinen, 1905 yılında yapılmış, Mutfak Müzesi bulunuyor. Burada Gaziantep mutfağına ait eserleri görmemizin ardından, Tarihi Bakırcılar Çarşısı’nı ziyaret ettik. Her türlü zanaatin daima yaşatılmasının gerekliliğini savunmamda ne denli haklı olduğumu bir kez daha hatırlatan bu muhteşem eserleri gördükten sonra, tarihi; Sultan 4. Murat’a kadar uzanan, Antep’in simgelerinden Tahmis Kahvesi’ni ziyaret edip, burada da tadı damağımızda kalan kahvelerimizi yudumladık. Görenleri, doğal güzellikleri ile büyüleyen, Fırat Nehri’nin kenarına kurulmuş olan Halfeti, burada muhakkak görülmesi gereken yerler arasında. Halfeti’de tekne turuna katılma şansınız varsa bu tura katılmanızı öneririm. Bu turda görmüş olduğumuz; sular altındaki yapılar, Rum Kale, Savaşan Köyü ve Tarihi Mağara Evleri eşsiz bir güzelliğe sahip. Birecik ilçesindeki, Kelaynak Kuşları Koruma Merkezi de rotamız üzerinde bulunan yerlerden biriydi. Buranın ardından; Şanlıurfa’da, Balıklı Göl, Halil - ür Rahman Camii, Hz. İbrahim Makamı olarak anılan mağara, Eski Mevlid - i Halil Camii, Yeni Mevlid - i Halil Camii, Ayn - ı Zeliha Gölü ve Hz. İbrahim’in ateşe düştüğü yer olarak kabul edilen Halil - ür Rahman Gölü’nü ziyaret ederek, tarihin ve inançların yansıdığı bu kültür mozaiğini gözlemleme şansı yakaladık. Birçok dizide gördüğümüz ve Urfa’nın simgelerinden biri olmuş olan, Gümrük Han ise eşsiz mimari örneklerinin bir diğeri. Urfa kültürünün önemli bir parçası da Sıra Gecesi’dir. Bu yöreye seyahat ederseniz, bu özel etkinliği de deneyimlemenizi öneririm. Sıra gizemli, kutsal alan Göbekli Tepe’ye geldi. Burası dünya çapında, arkeolojinin göz bebeği. Göbekli Tepe; dünyada bilinen ilk tapınağı içinde barındıran, halen arkeolojik çalışmaların sürdürüldüğü, kutsal bir alan. Göbekli Tepe’nin gizemli öyküsünün ardından Harran ilçemize geçtik. Harran; kesişen yollar anlamına gelmektedir. İpek Yolu üzerindeki Harran ilçemizde, Mezopotamya kültüründe Ay Tanrıçası Sin inanışının bulunduğunu öğrenerek, şehrin ortasında 22 metre yükseklikte var olan Harran Höyüğü’nü ve Camii el Firdevs (Cennet Camii’ni) ziyaret ettik. Bu cami; Emevi Halifesi Mervan tarafından yaptırılan, ahşap kubbesi ile dikkat çekiyor. Bir başka özelliği de; Anadolu’da kurulan ilk İslam Medresesi’ni (Harran Üniversitesi) avlusunda barındırmasıdır. Burada göreceklerimiz; İç Kale, Tarihi Surlar ve konik kubbeli evler ile sürüyor. GAP turları katılımcılara; mimari anlamda tarihin yansımasına zengin örneklerle tanık olma şansını sunan rotalara sahip. Harran’dan sonra ise Roma Dönemi’nden itibaren taş ocağı olarak kullanılan, Bazda Mağaraları’nı ve yine aynı dönemden kalma bir antik kent olan Şuayp şehrini ziyaret ettik. Bu bölge insanının bir zamanlar, ay ve gezegen tanrıları için tapındıkları bir kült merkezi olan Soğmatar ilr keşfe devam ediyoruz. Bu topraklarda Göbekli Tepe’den de eski olduğu tahmin edilen, yeni kazılmaya başlanan bir alan daha var ki o da; Karahantepe. Burada da, yapılan kazıların müsaitlik durumuna bağlı olarak ziyaretçi kabul ediliyor. Cennet ülkemizin her bir köşesi; muhteşem doğal kaynaklar ve güzelliklerle dolu. Tarihe, sanata ve insana dair her şeye ışık tutacak nitelikteki bu kaynakları tanımalı, korumalı ve onlardan yararlanmayı bilmeliyiz. Doğanın ve insanlığın tarihi, kazıların da ortaya çıkacak olan kalıntıların da sonu gelmeyecek kadar derin. O halde, sormalı ve sorgulamalıyız diye düşünüyorum şunu; “Bizden sonrakilere bizler neler bırakacağız?” Değersiz beton yığınları ve sömürülmüş iş gücünün somuta dönüştüğü, estetik yoksunu kuleler mi? Yoksa kültürümüzün, doğaya, canlılara duyduğumuz sevginin, saygının somut kanıtlarını ve eserlerimizi mi?
Sağlıkla ve sevgiyle kalın. Sonraki kuşaklara temiz, bozulmamış bir doğa ve yozlaşmamış bir kültür kalması ümidiyle.
Prof. Dr. Güler Ertan
Güler Ertan